Uluslararası Dorlion Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi (DASAD) https://dorlionjournal.com/index.php/pub <h1 class="kt-blog-post__title kt-heading kt-heading--lg kt-heading--medium"><strong style="font-size: 0.875rem;">ULUSLARARASI DORLİON AKADEMİK SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ (DASAD)</strong><span style="font-size: 0.875rem;">, 2023 yılında yayın hayatına başlayan ve yılda iki sayı çıkan, çift-kör hakemlik sürecinden geçen bilimsel makalelerin yayınlandığı, açık erişimli ve uluslararası bir dergidir. Derginin yayım dili Türkçe ve İngilizcedir.</span></h1> <div class="kt-blog-post__content"> <div> </div> <div> </div> </div> tr-TR editor@dorlionjournal.com (Editor) editor@dorlionjournal.com (Teknik Destek) Sun, 31 Dec 2023 02:07:45 +0300 OJS 3.3.0.14 http://blogs.law.harvard.edu/tech/rss 60 Mısır’dan Dünyaya Bakmak: İbn Abdülhakem ve Fütûhu Mısr Adlı Eseri https://dorlionjournal.com/index.php/pub/article/view/27 <p>Mısır, Mağrib ve Endülüs tarihi hakkında bilinen en eski eser, İbn Abdülhakem’in Fütûhu Mısr ve ahbâruhâ adlı eseridir. Eser bu özelliğinden dolayı kendisinden sonra gelen müellifler için vazgeçilmez bir kaynak olmuştur. Bu çalışmada müellifin hayatı hakkında bilgi verilmeye çalışılmış, eserin dikkatlice okunmasıyla başta üslup ve içerik olmak üzere farklı yönlerden değerlendirilmesi ve tanıtılması amaçlanmıştır. Yine müellifin naklettiği bilgilerin kaynakları ve sonraki dönemde onu kaynak olarak kullanan, ona atıflarda bulunan diğer müellifler tespit edilmeye çalışılmıştır. Yöntem olarak öncelikle eserin farklı nüshaları gözden geçirilerek içeriği tespit edilmiştir. Daha sonra müellifin izlediği tarih metodu, rivayetleri ifade tarzı, kullandığı dil ve üslup gibi konular ele alınmıştır. Bunun yanında çalışmada İbn Abdülhakem döneminde Mısır’daki tarih anlayışına yer verilmiş, çeşitli yönlerden eserin değerlendirilmesi yapılarak önemi ortaya konulmaya çalışılmıştır. Sonuçta Fütûhu Mısr ve ahbâruhâ adlı eserin Müslüman Tarih yazıcılarının genel yöntemi çerçevesinde Hz. Âdem’den başlatılmış, Mısır merkezli yerel tarih eseri olarak hazırlanmış olduğu tespit edilmiştir. Bunun yanında eserin satır aralarında başka yerlerde bulamayacağımız orijinal ve ilginç ayrıntı bilgilere yer verildiği, özellikle Mısır, Mağrib, Endülüs’ün fetih süreci ve Berberîler hakkında önemli detaylar aktarıldığı görülmüştür. Eser, kendisinden sonraki müellifler için önemli bir kaynak olmuştur.</p> Sabır Korkmaz, Adnan Adıgüzel Telif Hakkı (c) 2023 ULUSLARARASI DORLİON AKADEMİK SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ (DASAD) ISSN: 2980-2806 https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 https://dorlionjournal.com/index.php/pub/article/view/27 Sun, 31 Dec 2023 00:00:00 +0300 Halk İnançlarının Bireyler Üzerindeki Etkileri: Batıl İnanışlar Örneği https://dorlionjournal.com/index.php/pub/article/view/23 <p>Eski çağlardan günümüz yaşantısına dek varlık sahasındaki yerini korumaya devam eden halk inançlarının bireylerin hayatlarını şekillendirme noktasında önemli roller üstlendiği görülmektedir. Özellikle de halk inançlarının kapsam alanı içindeki batıl inançlar, bireylerin hayatında derin izler bırakmakta ve bırakmaya devam etmektedir. Bu inanışların bireylerin yaşamına birtakım katkılar sağladığı yadsınamaz bir gerçektir. Bireyi rahatlatma, şüpheden kurtarma, güvende hissettirme, korku ve kaygıyı azaltma, çaresizlik hissiyle başa çıkma gibi psikolojik etkilerinin yanı sıra sosyal uyum sağlama gibi sosyo-kültürel etkilerinin de olduğunu ifade etmek mümkündür. Toplum hayatında aktif rol oynayan batıl inançlar bireylerin bazı ruhsal ihtiyaçlarına cevap verebilmektedir. Dolayısıyla bu inanışlar bireyi ve toplumu anlamada bize bir yol haritası çizebilecek mahiyete sahiptir. Nitel araştırma yöntemlerinden alanyazın taraması yapılarak oluşturulan bu çalışmada halk inançları ve batıl inançları konu edinen birçok makale, kitap, ansiklopedi maddesi, tez çalışmaları vb. kaynaklar incelenmiştir. Çalışmada halk inançlarının mahiyetinin kavranması ve batıl inançtan ayrımının anlaşılması bunun yanı sıra halk inançlarına ve batıl inanışlara dair genel bir kavrayışın sağlanması aynı zamanda konunun derinlemesine araştırılmasının teşvik edilmesi hedeflenmektedir.</p> Rümeysa Sancak Telif Hakkı (c) 2023 ULUSLARARASI DORLİON AKADEMİK SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ (DASAD) ISSN: 2980-2806 https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 https://dorlionjournal.com/index.php/pub/article/view/23 Sun, 31 Dec 2023 00:00:00 +0300 Konyalı Mehmed Vehbi Efendi’nin Nübüvvet Anlayışı https://dorlionjournal.com/index.php/pub/article/view/32 <p> Konyalı Mehmed Vehbi Efendi Osmanlı’nın son dönemi ile Cumhuriyetin ilk dönemlerine şahitlik etmiş, medreselerde hocalık yapmış önemli bir fikir ve siyaset adamıdır. Tefsir, Hadis ve Kelâm gibi İslami ilimlere ait birçok alanda eserler veren Mehmed Vehbi Efendi’nin böyle bir geçiş döneminde yaşamış olması ile hayatının bir bölümünde siyasetle ilgilenip mebusluk yapması onun İslami konulardaki düşüncelerini önemli hale getirmektedir. Mehmed Vehbi Efendi’nin yaşadığı dönem pozitivizm ve materyalizm gibi akımların İslam dinine karşı saldırılarının yoğun olduğu bir dönemdir. Bu makalede Mehmed Vehbi Efendi’nin Kelâm ilminin bir konusu olan Nübüvvet meselesindeki görüşleri ele alınmış, konuyu nasıl savunduğu dile getirilmiş ve diğer âlimlerden farklı veya benzer görüşleri ortaya konulmuştur. Çalışma yapılırken yazarın kendi yazdığı eserlerden ve fikirlerinden hareketle betimsel ve bulgusal araştırma tekniğinden faydalanılmış, doküman analizi yapılmıştır. Ayrıca savunduğu fikirlerinden hareketle onun gelenekçi ve modernistlik arasında hangi çizgide olduğunun ortaya çıkarılması bu çalışmada amaç edinilmiş; bu bağlamda Mehmed Vehbi Efendi’nin geleneksel İslam anlayışında bir âlim olduğu ve Mâtürîdî akâidini savunan bir müellif olduğu tespitine varılmıştır.</p> Hasan Sırtıkara, Şaban Banaz Telif Hakkı (c) 2023 ULUSLARARASI DORLİON AKADEMİK SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ (DASAD) ISSN: 2980-2806 https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 https://dorlionjournal.com/index.php/pub/article/view/32 Sun, 31 Dec 2023 00:00:00 +0300 Hilmi Ziya Ülken’in Din Anlayışı https://dorlionjournal.com/index.php/pub/article/view/31 <p>Avrupa’da meydana gelen bilimsel, ekonomik ve sosyolojik gelişmelerle birlikte ortaya çıkan toplumsal yapıdaki farklılaşmalar Avrupa dışı coğrafyaları da etkilemiştir. Osmanlı İmparatorluğu da bu gelişmelerden etkilenmiştir. Modernleşme çalışmaları ile birlikte ortaya çıkan Osmanlı toplumundaki gelişmeler içerisinde din-toplum ilişkileri de bir farklılaşmaya uğramıştır. Süreç imparatorluktan cumhuriyete bir ulus devlet anlayışına geçişle yeni bir döneme başlangıç olmuştur. Bu bağlamda yeni ortaya çıkan Türkiye Cumhuriyeti içerisindeki din-toplum ilişkilerinin ne olduğu ile ilgili olarak farklı bilim insanları farklı görüşler ve çalışmalar ortaya koymuşlardır. Hilmi Ziya Ülken de bu bilim insanlarından biri olarak Türkiye özelindeki din-toplum ilişkileri konusunda çalışmalar yapmış önemli bilim insanlarından birisidir. Çalışmanın konusunu; Hilmi Ziya Ülken’in din anlayışının müellifin içinde bulunduğu sosyolojik bağlam üzerinden ele alınması oluşturmaktadır. Çalışmanın amacı ise Türkiye’de psikoloji, sosyoloji ve felsefe alanlarında eserler vermiş olan Ülken’in din anlayışını tespit ve bu anlayışın bugünle olan bağını kurmaya çalışmak şeklinde belirlenmiştir. Çalışmanın sonucunda Ülken’in din anlayışına yönelik düşünceleri, mekân, zaman ve dönemin şartlarına göre değişiklik gösterdiği sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca Ülken’in laiklik, dinde reform gibi konularda gösterdiği olumlu tutumu reformist ve milliyetçi yönünün de olduğunu göstermiştir. Bu çalışmada nitel araştırma yöntemine dayalı olarak doküman analizi ve belge tarama modelinden yararlanılmıştır.</p> Ozan Aydoğan, Hasan Coşkun Telif Hakkı (c) 2023 ULUSLARARASI DORLİON AKADEMİK SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ (DASAD) ISSN: 2980-2806 https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 https://dorlionjournal.com/index.php/pub/article/view/31 Sun, 31 Dec 2023 00:00:00 +0300 Gülşen-Âbâd’da Seyr ü Sülûk Alegorisi https://dorlionjournal.com/index.php/pub/article/view/34 <p>Sûfîler, kelâm ve fıkıh gibi İslâmî disiplinlerden farklı olarak Muhammedî ahlâkı elde etmede akıl ve beş duyunun yanı sıra selîm kalbin ve akl-ı meâdın esas alındığı seyr ü sülûk denilen bir yöntemi usûl olarak benimsemişlerdir. Onlar, Hakk’ın tecellîlerini müşâhede etmek için çıkılan bu manevî yolculuğun esaslarını ve sınırlarını eserlerinde detaylı bir şekilde gündeme getirmişlerdir. Sûfîlerin bu nakillerinden onların, kalbin manevî kirlerden arındırılması, gönülde tecellîsi vesîlesiyle Hakk’ın âlemle olan münasebetini bütün yönleriyle müşâhede ederek fenâ ve bekâ gibi yüksek derecelere ulaşıp, Hakk’ın övdüğü Hz. Peygamber’in ahlâkî olgunluğu ile bezenmeyi şiâr edindikleri anlaşılmaktadır. XVI. yüzyılda yaşamış, Halvetiyye tarikatının Şemsiyye kolunun müessîsi, ilmî ve irfânî kişiliğiyle döneminde ve sonrasında etkili bir isim olan Şemseddîn-i Sivâsî de sûfîlerin seyr ü sülûk yöntemlerine dâir söylemlerini ve uygulamalarını eserlerinde yoğun olarak işleyen isimlerden biridir. Sivâsî, birçok eserinde nebevî ahlâkı elde etme yöntemi olarak seyr ü sülûk sürecinin çeşitli boyutlarını dile getirmiştir. O, <em>Gülşen-âbâd</em> adlı eserini ise hakîkat sırları, kâinattaki her şeyin Hakk’a işaret olması ve sâliklerin bu gerçeklere ancak seyr ü sülûk ile ulaşabilecekleri gibi konulara hasretmiştir. Seyr ü sülûk sürecinin taraflarını çiğdem, sümbül, zerrin, benefşe, lale, susam, zambak, nilüfer, nergis ve gül gibi on çeşit çiçekle remzederek izah eden Sivâsî, eserde vahdet-i vücûd düşüncesini konu edinmiştir. Eser, bu çiçeklerle müellifin konuşmaları, onlara sorulan sorular, alınan cevaplar ve bu süreçte seyr ü sülûkün esasları, tarafları ve sınırları gibi konuları içermektedir. Bu çalışmada, Şemseddîn-i Sivâsî’nin, usûl ve içerik olarak edebî ve ahlâkî mesnevîler içerisinde orijinal bir yeri olan <em>Gülşen-âbâd</em> adlı eseri bağlamında sûfîlerin nebevî ahlâkı elde etme yöntemi olarak benimsedikleri seyr ü sülûke dâir görüşleri dile getirilmiştir.</p> Fatih Çınar Telif Hakkı (c) 2023 ULUSLARARASI DORLİON AKADEMİK SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ (DASAD) ISSN: 2980-2806 https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 https://dorlionjournal.com/index.php/pub/article/view/34 Sun, 31 Dec 2023 00:00:00 +0300 Elçi İsa’dan Tanrı İsa’ya: Kur’ân-ı Kerim ve Kitâb-ı Mukaddes Işığında Bir İnceleme https://dorlionjournal.com/index.php/pub/article/view/39 <p><em>Kutsal Kitap</em>’ta ve <em>Kur’ân-ı Kerim</em>’de benzer mesajlar, ortak isim ve kavramlar bulunmaktadır. Her dinin kendi perspektifiyle detaylara inildiğinde bu kavram ve isimlere yüklenen anlamlarda ciddi boyutlarda farklılaşma görülür. Konu Hz. İsa olduğunda ise tanrı ve peygamberlik tasavvurları karşı karşıya gelmekte hatta tamamen zıt inanç ve kabuller bulunmaktadır. Makalenin öncelikli amacı, dinî terminolojide yer almış olan teslis inancını <em>Kitâb-ı Mukaddes</em> ve <em>Kur’ân-ı Kerim</em> metinleri üzerinden irdelemek ve teslise dair herhangi bir bulgunun olmadığını açık ve net bir şekilde ortaya koymaktır. Çalışmamızda <em>Kur’ân-ı Kerim</em> ve kanonik <em>İnciller’</em>i temel alırken ilk dönem <em>Kur’ân </em>tefsirlerinden ve <em>Kitâb-ı Mukaddes</em>’in diğer bölümlerinden de yararlandık. Bununla beraber günümüzde teslis inancı çerçevesinde Hz. İsa algısının gelmiş olduğu noktayı netleştirme adına Hıristiyan mezheplerinin Türkiye’deki önde gelen bazı din adamları ile teslis ve Hz. İsa hakkında birtakım görüşmeler yaptık ve bunlarla ilgili değerlendirmelerde bulunduk. Yaptığımız araştırma sonucunda <em>Kitâb-ı Mukaddes</em>’in hiçbir yerinde teslis inancının açık bir biçimde bulunmadığını, Hz. İsa’nın, üçlü tanrı inancının bir parçası olarak görülmesinin Hıristiyanlık içerisinde sonradan geliştiği, Kur’ân’da da bu inancın eleştirildiği kanaatine ulaştık.</p> Hatice Rahime Bozdemir, Ali Rıza Gül Telif Hakkı (c) 2023 ULUSLARARASI DORLİON AKADEMİK SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ (DASAD) ISSN: 2980-2806 https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 https://dorlionjournal.com/index.php/pub/article/view/39 Sun, 31 Dec 2023 00:00:00 +0300 İslam Hukuku Açısından Soru Sormanın Hükmü Ve Sorumluluk Oluşturacak Soru Sorma Meselesi https://dorlionjournal.com/index.php/pub/article/view/40 <p class="Default" style="text-align: justify;">Soru sorma insanlık tarihi kadar eskiye dayanır. Soru sormanın bu kadar uzun bir geçmişe sahip olması insandaki merak duygusundan kaynaklanır. Sahip olduğu merak duygusunu tatmin etmek için insan, gözünü açtığı günden bugüne kadar gördüğü, şahit olduğu her şeyi sorgular. Bu durum hem pratik hayat için hem de genelde bütün bilimler özelde ise araştırma konumuz olan Temel İslam Bilimleri için de aynı şekilde söz konusudur. Dini metinlerde de insandaki bu merak olgusunu tatmin edecek pek çok soru örnekleriyle karşılaşmak mümkündür. Soru sormak temelde teşvik edilen bir aktivite olmakla birlikte her zaman olumlu ve kabul edilebilir sonuçlara yol açtığı söylenemez. Biz bu araştırmamızda soru sormanın İslam hukukunda nasıl ele alındığı, olumlu/teşvik edilen soru örnekleri, olumsuz (mekruh ve haram) soru örnekleri, bu tür soru örneklerinin hukukî alana etkisi gibi konulara değindik. Öncelikle soru sormanın kavramsal çerçevesini, Kur’ân ve sünnette soru ile ilgili bilgileri ele aldık. Daha sonra soru sormanın hükmü ile ilgili bilgileri derledik. Burada öncelikle soru sormanın uygun görüldüğü durumları vacip, müstehap ve mübah şekilleri ile inceledik. Son olarak soru sormanın hoş karşılanmadığı veya yasaklandığı durumları ele adık. Bu bilgilerden hareketle soru sormanın uygun görülmediği durumlardaki genel nitelikleri maddeler halinde özetledik. Sonuç olarak soru sormanın İslam’ın teşvik etttiği ve önemsediği bir bilgi elde etme yolu olduğu ve soru sormanın yasaklandığı durumların az ve çeşitli sebeplere dayandığı görülmektedir.</p> Yunus Araz, Muhammed Mustafa Taştekin Telif Hakkı (c) 2023 ULUSLARARASI DORLİON AKADEMİK SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ (DASAD) ISSN: 2980-2806 https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 https://dorlionjournal.com/index.php/pub/article/view/40 Sun, 31 Dec 2023 00:00:00 +0300 Kültürleşme Ölçeği: Geçerlik ve Güvenirlik Çalışması https://dorlionjournal.com/index.php/pub/article/view/35 <p>Tarih boyunca insanlar, çok farklı nedenlerle (savaş, doğal afet, ekonomik vb.) bireysel ya da kitlesel olarak farklı coğrafyalara göç etmişlerdir. Göç sonucunda farklı kültürler temasa geçtiğinde, bireyler ve topluluklar kültürleşme adı verilen bir süreçle birbirlerinin kültürlerini etkilemekte hem göçmenlerin hem de ev sahibi bireylerin yaşamları göç öncesine göre farklılaşmaktadır. Bu çalışmanın amacı Declan T. Barry (2001) tarafından geliştirilen EAAM (the East Asian Acculturation Measure) adlı ölçeğin Türkçe’ye uyarlanarak geçerlik ve güvenirliğini yapmaktır. Barry’nin kültürleşme ölçeği asimilasyon, bütünleşme, ayrışma ve marjinalleşme olmak üzere dört boyut üzerinden 6 başlıktan (evlilik, kültürel gelenekler, dil, sosyal etkinlikler, arkadaşlar ve müzik) oluşmaktadır. Yapı geçerliliğine yönelik gerçekleştirilen açıklayıcı faktör analizi ve doğrulayıcı faktör analizi sonuçları, özgün ölçekte bulunan dört boyutlu modelin geçerliliğini desteklemiştir. Kültürleşme ölçeği ve alt boyutları arasında yapılan korelasyon analizi sonucunda istatistiksel olarak anlamlı ilişkiler bulunmuştur. Kültürleşme Ölçeği ve alt boyutları arasında anlamlı bir korelasyon katsayısı bulunması ölçeğin alt boyutlarının benzer yapıları ölçtüğünü göstermektedir. Analiz sonuçları, ölçeğin dört boyutlu özgün yapısının göçmenlerin kültürleşme düzeyini belirleme konusunda geçerli ve güvenilir olduğunu göstermektedir.</p> Ensar Göçmez, Celaleddin Çelik Telif Hakkı (c) 2023 ULUSLARARASI DORLİON AKADEMİK SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ (DASAD) ISSN: 2980-2806 https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 https://dorlionjournal.com/index.php/pub/article/view/35 Sun, 31 Dec 2023 00:00:00 +0300 Vakf Prensibini Benimseyen Usûlcülerde Emir Ve Nehyin Delaleti: Bâkıllânî Örneği https://dorlionjournal.com/index.php/pub/article/view/36 <p>Bu makalede, Bâkıllânî'nin emir ve nehyin delaletini ele alma şekli, özellikle Vâkıfıyye perspektifinde değerlendirilmiştir. Usûl âlimleri arasında emir ve nehiy konusunda çeşitli görüş ayrılıkları bulunmaktadır. Bu farklılıklar, emrin doğrudan icâba delalet edip etmediğine, emredilen fiilin fevr veya terâhîye yorulup yorulmayacağına dair meseleleri içermektedir. Kimi usûl âlimleri, bir emrin doğrudan icâba yorulması gerektiğini avunurken diğerleri ise emrin nedbe delalet ettiğini ifade eder. Emrin zaman açısından esnekliği ve tekrarı konusunda da çeşitli görüşler mevcuttur. Bâkıllânî, genellikle emir ve nehyin delaletinde vakf prensibini benimseyerek diğer usûl bilginlerinden farklı bir yaklaşım sergilemiştir. Ancak, onun bu tavrı emir ve nehyin tüm konularında sürekli bir tutum oluşturmamaktadır. Bu makale, vakf prensibini benimseyen usûl âlimlerinin Bâkıllânî örneği üzerinden homojen bir yapı oluşturmadığının fark edilmesine katkıda bulunmayı hedeflemektedir. Bu nedenle, makalede Bâkıllânî'nin görüşlerine odaklanılmış ve vakf prensibini benimsemeyen diğer usûl bilginlerinin görüşleri sadece gerektiğinde ve tartışmalı bir şekilde ele alınmıştır. Bu çalışmada, Usûl bilginleri içinde öne çıkan ve Vâkıfıyye olarak bilinen akımın temsilcilerinden kabul edilen Ebû Bekr el-Bâkıllânî'nin emir ve nehyin delaletine yönelik yaklaşımı incelenmiştir. Vâkıfıyye ekolünü benimseyen Usûl bilginleri genellikle "karinelere önem verme" ve "kesin yargı içeren kurallara mesafeli durma" gibi bir tavır sergilemişlerdir.</p> Mehmet Nezir Ceylan Telif Hakkı (c) 2023 ULUSLARARASI DORLİON AKADEMİK SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ (DASAD) ISSN: 2980-2806 https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 https://dorlionjournal.com/index.php/pub/article/view/36 Sun, 31 Dec 2023 00:00:00 +0300 Sultan Sencer Dönemi Oğuz İsyanına Sosyo-Kültürel Bir Yaklaşım https://dorlionjournal.com/index.php/pub/article/view/44 <ol start="11"> <li>yüzyılda bir yandan Oğuzların birbirleriyle mücadeleleri diğer yandan da onların çabalarıyla kurulan Büyük Selçuklu Devleti, benzer şekilde bu halkın iç çekişmeleri sonucu yıkılmıştır. Selçuklu Devleti içindeki iç çekişmelerin büyük bölümünü, bu devletin kurucu halkı olan Oğuz boylarının kalkıştıkları isyanlar oluşturmuştur. Sultan Sencer dönemi Oğuz isyanı ise, bu devletin yıkılmasına sebep olan en güçlü isyandır. Başta bu isyan olmak üzere bu dönemde gerçekleşen bütün Oğuz isyanları birbiriyle derin ilişkileri olan çok yönlü tarihî vakıalardır. Bu çalışmada Oğuz boylarının güçlükle büyük bir imparatorluk hâline getirdiği Selçuklu devletinin idari ve askeri yapısında görev alan diğer Türk boyları ve İranî unsurlar tarafından ötelenmesi sonucu meydana gelen Oğuz isyanı ve bu isyanın altında yatan siyasi ve sosyo-kültürel etmenler ele alınmıştır. Çalışma boyunca Oğuzların Selçuklu devleti tarihinde kalkıştıkları diğer isyan örnekleri ele alınmış ve gerçekte Oğuz boylarının kendi devletleriyle olan kaotik ilişkilerinin arka planına inilmeye çalışılmıştır. Çalışmanın ana konusu olan Sencer dönemi Oğuz isyanının siyasal yapısını ve tarihsel bağlamını sunmak adına, isyan arifesindeki Katvan Savaşı incelenmiştir. Ardından Sultan Sencer ve Oğuz boyları arasındaki savaş ortamı ve Sultan’ın esir düşüşü ele alınmıştır. Çalışmanın ana konusu Oğuz isyanının sosyo-kültürel sebepleri ise, çalışmanın son bölümünde müstakil bir başlık altında değerlendirilmiş ve Oğuz halkının siyasi sıkıntıları, büyük ölçüde onların savaşçı ve göçebe doğası üzerinden incelenmiştir.</li> </ol> Emir Çınar Telif Hakkı (c) 2023 ULUSLARARASI DORLİON AKADEMİK SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ (DASAD) ISSN: 2980-2806 https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 https://dorlionjournal.com/index.php/pub/article/view/44 Sun, 31 Dec 2023 00:00:00 +0300 Çatışma Kuramı Ekseninde Budizm ve Hıristiyanlığın Doğuşu https://dorlionjournal.com/index.php/pub/article/view/28 <p>Dinler Tarihi ve Sosyoloji arasında dini araştırmalar açısından interdisipliner bir bağ söz konusudur. Kutsal ve tarihsel metinler, Sosyoloji sayesinde toplumsal yaşamı anlamamızı sağlayan birer kaynağa dönüşür ve tarihsel bağlamın yanında kültürel kodlar üzerinden doğru bir biçimde kurularak daha iyi anlaşılabilmelerine olanak tanır. Aynı zamanda alanda geliştirilen teoriler sayesinde de dinlerin doğuş, gelişim ve değişim evreleri de bilimsel olarak irdelenebilmekte ve bu yolla çeşitli analizler yapılmasına olanak sağlamaktadır. Önceki çalışmalara bakıldığında, ülkemizdeki din ve çatışma konularındaki çalışmaların birçoğunun İslam dini üzerinden üretildiği ve ilerlediği görülmektedir. Farklı dinlerin sosyolojik bir bakış açısı ile kendine has bir metotla incelenmesi, benzer çalışmaların yapılmasına ve dolayısıyla ülkemizdeki literatürün genişlemesine katkı sağlayacağı aşikârdır. Karşılaştırmalı Dinler Tarihi’nin sahip olduğu metot sayesinde farklı coğrafyalardaki benzer inanışa sahip ya da benzer coğrafyalardaki farklı inanışa sahip toplumlar mukayese edilebilmektedir. Çalışmada konu, Budizm ve Hıristiyanlığın ortaya çıkışı öyküsü, ek olarak bu dinlere kuruluş süreçlerinde yeni müntesiplerinin katılım sebepleri sosyolojik açıdan çatışma kuramı ekseninde incelenmesi amaçlanmış ve bu amaca yönelik olarak dökümantasyon yöntemi kullanılmıştır. Çalışmada öncelikle Dinler Tarihi’ne dair betimleyici bilgilere dayalı bir bilgi aktarımı yapılmış, akabinde çatışma teorisi kavramsal bir çerçevede ele alınarak klasik ve modern temsilcileri üzerinde durulmuş ve son olarak Din Sosyolojisi kapsamında Dahrendorf’un kuramının analizleri ışığında, dini otoritenin hâkimiyetine bağlı olarak kriz ya da bunalım içerisindeki sosyal yapının içerisinden çıkan karizmatik otoriyete sahip liderlerin yeni bir dini ve sosyal hareket başlatarak kitleleri harekete geçirebileceği sonucuna varılmıştır.</p> Yiğit Sefa Kalava Telif Hakkı (c) 2023 ULUSLARARASI DORLİON AKADEMİK SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ (DASAD) ISSN: 2980-2806 https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 https://dorlionjournal.com/index.php/pub/article/view/28 Sun, 31 Dec 2023 00:00:00 +0300 İnsandan Hayvana Ve Hayvandan İnsana Mağduriyetin Medyadaki Sunumunun Sosyolojik Analizi https://dorlionjournal.com/index.php/pub/article/view/13 <p>Dünyada ve Türkiye’de gündelik hayatın içinde en çok tartışılan konulardan biri de insandan kaynaklı hayvan mağduriyetleri ile hayvandan kaynaklı yaşanan insan mağduriyetleridir. İnsan ve hayvan arasında olan ilişki çok eski zamana dayanmaktadır. Eski Yunan’dan başlayarak daha ılımlı yaşanan insan-hayvan ilişkisi İlk Çağ’dan itibaren sorunlu bir ilişkiye dönüşmektedir. Özellikle Aristoteles ile başlayarak ve sonrasında birçok düşünür de devam ederek bu sorunlu ilişki hakkında çalışmalar ve incelemeler yapmıştır. Günümüzde de hala çalışmalar yapılmakta ve çözümler aranmaktadır. Bu bağlam içerisinde yapılan çalışma, 4 Ocak 2019 tarihinde Kayseri Hacılar’da sokak hayvanları tarafından saldırıya uğrayarak yaşamını kaybeden lise öğrencisi Mehmet Özer ile 4 bacağı ve kuyruğu kesilen köpek haberinin medyadaki sunumları dikkate alınarak gittikçe toplumsal bir problem haline gelen insan-hayvan ilişkisini analiz etmeyi amaçlamaktadır. Çalışmada her iki olaydan sonra medyada çıkan haberler incelenmiş, bu haberler T. A. Van Dijk’in söylem analizi yöntemi ile analiz edilmiştir. Haberlerin medyadaki sunumu, kullanılan görseller, başlıklar konuyla ilgili tarafların açıklamaları incelendiğinde hayvan temelli söylemin insan temelli söyleme göre daha baskın olduğu görülmüştür. Hayvan temelli söylemin haklar temelinde yapılandığı, aktivistler aracılığıyla gündemde tutulduğu, gerek halk gerekse siyasilerin gündeminde konunun canlı bir şekilde tartışıldığı görülmüştür. Diğer taraftan liseli gencin haberi medyada 4 bacağı ve kuyruğu kesilen köpek haberi kadar ilgi görmediği fark edilmiştir.</p> Bahar Bulut, Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Erkol Telif Hakkı (c) 2023 ULUSLARARASI DORLİON AKADEMİK SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ (DASAD) ISSN: 2980-2806 https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 https://dorlionjournal.com/index.php/pub/article/view/13 Sun, 31 Dec 2023 00:00:00 +0300 A Crime against Humanity and the Tragedy of Genocide: An Evaluation That Israel Should Be Sued for State Terrorism against Palestinians https://dorlionjournal.com/index.php/pub/article/view/50 <p>Israel, which has been oppressing the people of the region, especially Muslims, since its establishment in the Palestinian territories, acts almost like a terrorist organization. As a recent development, since October 7, 2023, Israel has carried out many attacks on Gaza, killing or injuring thousands of innocent people living in Gaza. These attacks violate the rules of International Law, the Law of War and International Criminal Law, the International Criminal Court decisions, the Geneva and Hague Conventions, the UN Convention on Conventional Weapons, Human Rights Watch reports and the conscience of humanity. In Gaza, Israel has bombed babies, children, women, unarmed civilians, journalists, hospitals, schools, civilian housing, mosques and churches, refugee camps, ambulances, convoys of the wounded, cultural heritage, used phosphorus bombs, mistreated prisoners, starved and dehydrated the civilian population, imposed an embargo on energy and other basic necessities, forced the displacement of up to two million people and implemented a policy of mass extermination of the population. All of these are not only war crimes, but also crimes against humanity. In the face of Israel's series of massacres and unlawful actions since its establishment, many countries, especially the United States, have provided unconditional military and political support to the Israeli government. The US provides Israel with $3.8 billion in annual military aid and vetoes UN Security Council resolutions against Israel. In addition to the US, countries such as France, Germany, the UK, Canada and the UK are trying to legitimize Israel's attacks and refuse to lift the embargo on Gaza. Moreover, these countries do not prevent Israeli settlement activities in the occupied territories and do not put pressure on Israel to comply with international law. By supporting Israel's war crimes, these countries are complicit in crimes against humanity. In the face of all the dramas and atrocities taking place in Gaza, academics, human rights defenders, artists, athletes, journalists, opinion leaders, clergy, judges and prosecutors from universities around the world are calling on the international community to take action. They demand an immediate halt to the suffering in Gaza, accountability for those responsible, the protection of the right to life and freedom of the people of Gaza, the lifting of the embargo on Gaza, the reconstruction of Gaza and an independent state for the Palestinian people. These demands are declared as a historical, conscientious, moral and civilized duty. The main purpose and problem of this article is the prosecution of Israel, which has captured the Palestinian territories and committed the crime of genocide by using disproportionate force against the people of the region at every opportunity with the support of many states, especially the USA, and the other powers that support it. The study has been prepared based on the data obtained through the method of source scanning by utilizing arguments from mass media, social media platforms and newspaper portal news, as well as research articles, books, etc..</p> Yılmaz Arı; Mustafa Turan Telif Hakkı (c) 2023 Uluslararası Dorlion Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi (DASAD) https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 https://dorlionjournal.com/index.php/pub/article/view/50 Sun, 31 Dec 2023 00:00:00 +0300 Kitap Değerlendirmesi: Anadolu Aleviliğinde Dedelik Kurumu https://dorlionjournal.com/index.php/pub/article/view/46 <p>Bu çalışma, Hasan Coşkun’un Anadolu Aleviliğinde Dedelik Kurumu isimli eserinin tanıtımını ve değerlendirmesini konu edinmektedir. Çalışmamızı hazırlarken yazarın ismi geçen eseri ve yayınlamış olduğu diğer eserleri kullandık. Alevilik-Bektaşilik konusundaki yayınların artışına rağmen Anadolu Aleviliğinde Dedelik Kurumu’nu inceleyen çalışmaların azlığı tanıtımını yapacağımız eserin önemini ortaya koymaktadır. Alevilik konusu ülkemizde son zamanlarda rağbet görmüş bir konu olmasına rağmen, saha çalışmalarından uzak yayınların çokluğu bu rağbeti yetersiz kılmaktadır. İncelediğimiz eserin yazarı Hasan Coşkun, Tokat ve Sivas yöresi Aleviliği üzerinden dedelik kurumunu, saha gözlemlerinden elde ettiği bilgi ve tecrübelerle akıcı, anlaşılır ve objektif bir şekilde aktarmıştır. İncelediğimiz eser, alan araştırmasına dayalı bir eserdir. Alan araştırmaları, konunun birincil aktörleriyle gerçekleştirilmesi açısından önem arz etse de alanın zorlukları da göz ardı edilmeyecek bir husustur. Dedelik kurumu ve ocak yapılanması gibi konuların alan araştırması dışında bir çalışmaya konu olması ilgili konuların birincil muhataplarından mahrum kalması anlamına gelecektir ki bu da çalışmanın niteliği ve kalitesi açısından arzu edilecek bir durum değildir.</p> İlyas Ünlü Telif Hakkı (c) 2023 Uluslararası Dorlion Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi (DASAD) https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 https://dorlionjournal.com/index.php/pub/article/view/46 Sun, 31 Dec 2023 00:00:00 +0300